Türkiye'de Kürtler "etnik köken temelli" insan hakları ihlallerine maruz kalabiliyor. Örneğin,
- Kamusal alanda Kürtçe ya da aksanlı Türkçe konuşulduğunda ötekileştirilme,
- Okulda hocalardan ve diğer öğrencilerden sözlü ve fiziksel saldırı,
- İş hayatında yaşanılan güçlükler,
- Askerde sırf Kürt olduğu için ayrımcılığa maruz kalma,
- Türk polisinden GBT çevirmelerinde ten renginden, doğum yerinden dolayı ırkçı muamele görme ve benzeri şiddet ve ayrımcılıklara maruz kalabiliyor. Türkiye Avrupa'da LGBTİ+ hakları konusunda sondan ikinci sırada yer alıyor.

Türkiye'de çoğunluk olan Sünni mezhebinden olmadıkları için birçok Alevi "din temelli" ayrımcılıklara maruz kalıyor. Örneğin,
- Eğitim hayatında din hocaları tarafından ötekileştirilme ve Sünni eğitime maruz kalma, akran zorbalığı görme,
- Cemevlerine yapılan baskınlar,
- Cuma namazına gitmediği için hor görme, Sünni gelenekleri yerine getirmeye zorlama,
- Alevi evlerinin işaretlenmesi,
- Sırf Alevi kimliğinden dolayı iş yerlerinde gerekli terfiyi alamama, hatta işten atılma,
- Ev ve dükkan bulma konusunda yaşanılan zorluklar,
- "Mum söndü" iftirası, "kızılbaş" söylemi, "Alevilere kız verilmez", "Alevilerden kız alınmaz" yargılarına, "kafir", "dinsiz" "imansız", "sapık" gibi hakaretlere maruz kalma ve benzeri hak ihlalleri ile karşılaşabiliyor.

"Dini görüşe dayalı" iltica başvuruları ateist ve deist kimliğe sahip insanları da kapsıyor. Ateist veya deist kişiler,
- İslam'ın gereklerini yerine getirmedikleri için aşağılanmaya maruz kalma,
- Küçükken zorla Kuran kursuna gönderilme, ibadet etmek için baskı uygulama,
- Ailedeki aşırı muhafazakar insanlardan ateist/deist kimliğinden dolayı duygusal veya fiziksel şiddet görme,
- Ramazan aylarında oruç tutmayınca dışlanma, yadırganma,
- Bazı işyerlerindeki çalışanların cuma namazlarına birlikte gitmeye zorlaması,
- Ateist/deist kimliğinden dolayı askerde yaşanılan kötü muamele ve benzeri hak ihlalleriyle karşılaşabiliyorlar.

Türkiye'de insanlar siyasi fikirlerini açıkça söylediğinde, hükümet ya da Recep Tayyip Erdoğan karşıtı eleştirel ifadeler kullandığında (özellikle sosyal medyada) kolayca yargılanıp, sosyal lince maruz kalabiliyor. İşlerini kaybedebiliyor, yakın arkadaş grubu veya ailesi tarafından dışlanabiliyor, hapse girebiliyor ya da tazminat davalarıyla karşı karşıya kalabiliyor.

Erkek egemen bir topluma sahip Türkiye'de, kadın cinayetleri ve aile için kadına şiddet oldukça fazla. Aile içinde kadın haklarını güvenceye alabilecek olan İstanbul Sözleşmesi iktidar partileri tarafından yıllardır göz ardı ediliyor. Kadınların dövüldüğü, eğitim, iş ve sosyal hayattaki özgürlükler konusunda baskıya maruz kaldığı, erken yaşta evlendirildiği Türkiye OECD ülkeleri arasında kadına şiddet sıralamasında ilk sırada yer alıyor.